Medeni Usul HukukundaCevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonuçları
Davanın açılması üzerine, mahkemece kendisine dava dilekçesi tebliğ edilen davalı, dava dilekçesine karşı süresi içinde yazılı olarak cevap dilekçesi vererek, anayasanın 36 ncı maddesinde güvence altına alınmış bulunan savunma hakkını kullanabilir. Ancak, davalı, dava dilekçesine karşı, mutlaka cevap dilekçesi vermek zorunda değildir. Çünkü cevap dilekçesi vermek, bir hak olup davalı için bir yük ya da yükümlülük teşkil etmemektedir.
Cevap dilekçesi verilmesi gibi verilmemesi de savunma hakkının kapsamına dâhil olan bir husustur. Her ne kadar hukukta susma, kural olarak ikrar sayılmamakta ise de, davalının, kendisine karşı açılmış bir davaya süresi içinde cevap dilekçesi vermeyerek susmasına, medeni usul hukukunda bazı sonuçlar bağlanmıştır. Bu sonuçlardan en önemlisi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 128 inci maddesinde, "Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır" şeklinde düzenlenmiştir. Kanun koyucu, süresinde cevap dilekçesi verilmemesine bağladığı bu özel sonuç dışında, konu hakkında başka bir düzenleme yapmamıştır. Her ne kadar, m. 128'de davayı inkâr dışında bir düzenleme yapılmamış ise de, cevap dilekçesi verilmemesinin özellikle dilekçeler aşamasına etkisi ve davanın inkâr edilmiş sayılması nedeniyle; inkâr kavramının anlamı, inkâr savunmasının kapsamı, değiştirilmesi ve genişletilmesi, inkâr savunmasında ispat ve delil gösterme faaliyetinin nasıl gerçekleşeceği gibi konularda, doktrinde farklı görüşler bulunduğu gibi uygulamada da çok farklı kararların verildiği görülmektedir.
İşte burada kısaca belirtilen teorik ve pratik önemi nedeniyle, konunun, ele alınmasının uygun olacağı düşünülerek, bu kitap hazırlanmış.
- Kitap Hakkında
Davanın açılması üzerine, mahkemece kendisine dava dilekçesi tebliğ edilen davalı, dava dilekçesine karşı süresi içinde yazılı olarak cevap dilekçesi vererek, anayasanın 36 ncı maddesinde güvence altına alınmış bulunan savunma hakkını kullanabilir. Ancak, davalı, dava dilekçesine karşı, mutlaka cevap dilekçesi vermek zorunda değildir. Çünkü cevap dilekçesi vermek, bir hak olup davalı için bir yük ya da yükümlülük teşkil etmemektedir.
Cevap dilekçesi verilmesi gibi verilmemesi de savunma hakkının kapsamına dâhil olan bir husustur. Her ne kadar hukukta susma, kural olarak ikrar sayılmamakta ise de, davalının, kendisine karşı açılmış bir davaya süresi içinde cevap dilekçesi vermeyerek susmasına, medeni usul hukukunda bazı sonuçlar bağlanmıştır. Bu sonuçlardan en önemlisi, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 128 inci maddesinde, "Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır" şeklinde düzenlenmiştir. Kanun koyucu, süresinde cevap dilekçesi verilmemesine bağladığı bu özel sonuç dışında, konu hakkında başka bir düzenleme yapmamıştır. Her ne kadar, m. 128'de davayı inkâr dışında bir düzenleme yapılmamış ise de, cevap dilekçesi verilmemesinin özellikle dilekçeler aşamasına etkisi ve davanın inkâr edilmiş sayılması nedeniyle; inkâr kavramının anlamı, inkâr savunmasının kapsamı, değiştirilmesi ve genişletilmesi, inkâr savunmasında ispat ve delil gösterme faaliyetinin nasıl gerçekleşeceği gibi konularda, doktrinde farklı görüşler bulunduğu gibi uygulamada da çok farklı kararların verildiği görülmektedir.
İşte burada kısaca belirtilen teorik ve pratik önemi nedeniyle, konunun, ele alınmasının uygun olacağı düşünülerek, bu kitap hazırlanmış.Stok Kodu:9786050504941Boyut:16,00x24,00Sayfa Sayısı:538Baskı:1Basım Tarihi:2019Kapak Türü:Karton KapaklıDili:Türkçe
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.